“Geleceğin sektör liderlerine bir kulak verin”

Son dönemlerin en dikkat çeken konularından biri kuşkusuz üniversiteler. Hangi üniversite daha iyi? Hangi üniversite iş garantili? Hangisi öğrencinin geleceğini daha iyi düşünüyor?  İşte bu soruları son zamanlarda çokça duymaktayız. Türkiye’deki üniversitelerin yakın komşu ülkelerdeki üniversitelere oranla oldukça başarılı bir grafiğe sahip olduğunu sanırım rahatlıkla söyleyebiliriz. İletişim fakültesi mezunu bir gazeteci adayı olarak Türkiye’deki iletişim fakültelerinin teorik ve dengesinin iyi kurgulandığı bir eğitim sistemi ihtiyacından bahsetmeliyim.


Üniversitelerimizde öğrencilere verilen eğitimlerde sadece sektörel bilgi yeterli görülmemelidir. Öğrenci kültürel birikimle donatılmalı, sosyal faaliyetlerle desteklenmeli hem bilgi birikimi hem de kültürel, sosyal birikim açısından olgunlaşması sağlandıktan sonra sektöre emanet edilmelidir.

Yenilikçi üniversiteler sektörün gerekliliklerini göz önünde bulunduran ve bu bağlamda eğitim veren üniversitelerdir. Geleceğin iletişimcilerini yetiştirecek üniversiteler de öğrencilerine daha çok imkân sunmalı, karşılaşabilecekleri muhtemel sorunlarla mücadele için onları hazırlamalıdırlar.

Kendi üniversitemden bahsederek ne demek istediğimi sanırım daha iyi anlatmış olacağım. Henüz mezun olduğum fakültemde 10 farklı birime sahip Marmara Medya Merkezi mevcut. Burada hem teorik hem de pratik eğitimler verilmekte sektörün başarılı isimleri öğrenciler ile bir araya getirilmektedir. İletişim öğrencisi olarak bize oldukça geniş olanaklar sunuldu. Ve bu olanaklar sayesinde ben ve bazı arkadaşlarım kariyer adımlarını daha hızlı adımlarla atabilecek konuma geldik.

Fakültede sadece derslerden, kitaplardan ibaret eğitim almadık. Aylık gazete çıkardık, televizyon programları hazırladık ve iletişim fakülteleri arasında ilk elektronik dergi olma özelliğini taşıyan “e-papirüs” dergisini yayına hazırladık.  Editörlüğünü üstlendiğim dergide medya sektörünün önde gelen başarılı simaları ile tanışma fırsatı buldum. Bu deneyimimi öğrenci arkadaşlarıma aktarmaya çalıştım. Derginin redaksiyonundan tasarımına kadar her işiyle biz öğrenciler uğraştığımız için bu dergi bize okul gibi oldu.

Dijitalleşen ve sürekli bir devinim gösteren dünyamızda elbet sorunlar ortaya çıkacaktır. Ve bu sorunlar tahmin edeceğiniz gibi iletişim sayesinde çözülecektir. Günlük hayatımızda televizyon izlerken bile iletişime, medyaya ihtiyacımız vardır. Çünkü insanların medyayı doğru yorumlaması oldukça önemli bir mesele. Eğitimin ilk yaşlardan itibaren evde verilmeye başlandığı ve bireylerin hayatlarının büyük bir çoğunluğunu ev ortamında geçirdiği düşünülürse televizyon sadece eğlence aracı olmaktan çıkar. İşte tam da bu noktada medyayı doğru yorumlama doğru okumayı sağlayacak medya-okuryazarlığı devreye girer. Bana göre medya-okuryazarlığı dersi zorunlu ders olarak okutulmalı ve bu dersi lisans eğitimini iletişim fakültelerinde almış “İletişimci” sıfatlı uzmanlar vermelidir.

Gazetecilik direkt olarak insanla yani evrenin başrol oyuncuları ile ilgilidir. Bu nedenle o da aynı entegre olduğu insan gibi belirli dönemlerde evrime uğrar değişir. Nasıl ki televizyonun gelmesi ile radyo unutulmaya yüz tutmuş ise internet teknolojileri ile geleneksel medyanın da tahtı sallanmaktadır. Bu çerçeveden bakılınca gazeteci yeniliklerin insanıdır. Gün gelir eski bir daktilodan gün gelir teknoloji harikası bir tabletten yazar yazısını. Çünkü değişim insanıdır o. Ve insanları da yeniliğe hazırlayandır.
Sonuç olarak Türkiye’deki iletişim fakülteleri başarılı iletişimciler yetiştirirken sektörde bu iletişimcileri istihdam etmelidir. En önemlisi de hiçbir iletişimci elzem bir görevi olduğunu unutmamalı ve kendisini geliştirmeye devam etmelidir.

(Bu yazı Türkiye'de İktidar dergisinin Ağustos sayısında yayımlanmıştr.)

0 yorum:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

Wikipedia

Arama sonuçları

Translate

AddThis