Hollywood’lu Türk Lokumu: Turhan Bey





 Geçmişten günümüze neredeyse her oyuncunun hayallerini süsleyen Hollywood, belirli dönemlerde Türk aktör ve aktrisleri ağırlamıştır. Yakışıklı jön Ayhan Işık’tan tutun da günümüz genç oyuncularından Saadet Işıl Atasoy’a kadar Hollywood’da Türk izleri görmek mümkün. Ama siz yolculuğun bunlarla sınırlı olduğunu düşünüyorsanız yanılıyorsunuz.

Her sayımızda birbirinden ilginç tarihi kişiliklere yer verdiğimiz ‘Tarihi Kişilik’ köşemizin bu ayki konuğu, ayağının tozuyla Hollywood’a girmiş, Albert Einstein ile sohbetler etmiş, fotoğrafa gönül vermiş Türk kökenli aktör Turhan Bey.





Türkiye'deki sinema otoritelerinin adını pek dillendirmediği Türk asıllı Avusturyalı aktör Turhan bey, uzun bir süre global film endüstrisinin kalesi konumundaki Hollywood’da "tek tabanca" olarak ülkemizin adını başarıyla temsil etmişti.

O, ülkemizde hemen hemen hiç tanınmamasına rağmen batı ülkelerinde çok ciddi bir hayran kitlesine sahipti. Dahası birçok yabancı sinema kaynağı da hala onu üstüne basa basa "Türk aktör" olarak tanıtıyor. Gelin Türkiye’nin adını Hollywood’a altın harflerle kazıtmış, yakışıklı, yakışıklı olduğu kadar başarılı aktör Turhan Bey’i tanıyalım.

O, 30 Mart 1922'de, Avusturya’nın başkenti Viyana’da Osmanlı Devleti diplomatı bir Türk baba ile Çek asıllı bir annenin oğlu olarak dünyaya geldi. Resmî kayıtlarda doğum adı “Turhan Selahaddin Schultavy”dir. 30’lu yıllarda ailesiyle Naziler’den kaçarak ABD’ye sığınınca hayatı da değişir.
Ailesiyle California’da matematikçi dayısının arkadaşı ünlü bilim adamı Albert Einstein’ın evinde bir süre kalır. Ardından ailesi Los Angeles’a taşınınca o da şansını deneme çekimlerinde test etmek ister. Warner Bros film şirketi tarafından keşfedilir ve ilk filmi 1941′de henüz 19 yaşındayken Universal şirketi için yapar. "Shadows in the Stairs" (Merdivenlerdeki Gölgeler, 1941) adlı filmde Londra’da bir pansiyondaki birkaç cinayet zanlısından biri olan “Ram Sings” adında  başı sarıklı bir Hintliyi canlandırır.
Aynı dönemde Amerikalılar tarafından zor okunan son adını da terk ederek beyazperdede yalnızca "Turhan Bey" ismiyle boy göstermeye başlar.

Errol Flynn, Katherine Hepburn, John Wayne gibi önemli oyuncularla oynar. Bir rivayete göre savaş yıllarında Universal stüdyolarının Turhan Bey’in oynadığı filmlerin ayakta tuttuğu söylenir. O, Hollywood’da hep “Turkish Delight” yani “Türk Lokumu” lakabıyla anılır. 1940'lardan 50'lerin ortalarına kadar son derece yoğun bir tempoyla çalışarak, çoğu başrol olmak üzere 35 filmde rol alır. Dönemin ünlü kadın oyuncularından Maria Montez ile izleyiciler tarafından uyumlu bir ikili oldukları kabul edilir.
İlk büyük rolü ise 1942 yılında “Mehmet Bey” adında Mısırlı bir din adamını oynadığı "Mummy's Thomb" (Mumyanın Mezarı, 1942)dır.
Hollywood’da çoğunlukla Ortadoğulu, Arap kahramanları canlandıran aktör, "Background in Danger" (Tehlikenin Ardı, 1943) adını taşıyan ve öyküsü 1940'ların savaş gerilimi içindeki Ankarası’nda geçen serüven filminde ise bir Türk karakteri oynayarak, hafif aksanlı olan Türkçesi ile beyazperdede bir kez olsun köklerine dönme şansı yakalar.
1944 yılında Pearl Buck’ın Japon işgaline karşı savaşan Çinli köylüleri konu alan romanın üzerine kurulu “Dragon Seed” adlı filminde Katherine Hepburn’un kocası rolünde izleyici karşısına çıkar. Yine 1944 yılında çekilen Ali Baba ve Kırk Haramiler filminde Prenses Montez’in kölesidir. Eleştirmenler Turhan Bey’in bu filmde çöl şeyhi olarak çok iyi oynadığını yazarlar.
Onun gönlü hep sinemada, ışıklarda ve sahnedeydi. 1950'lerin ikinci yarısından sonra Hollywood’un sık sık değişen yıldız trendleri doğrultusunda süratle gözden düşen Turhan Bey, hayatını sürdürebilmek için en az kamera karşısında rol yapmak kadar usta olduğu bir başka alana, yani profesyonel fotoğrafçılığa yöneldi. 1953'de gerçekleştirdiği "Prisoners of Casbah" (Casbah Mahkûmları) onun bu pırıltılı döneminin de son filmi olacaktı.
40 yıl boyunca kâh ABD’de kâh doğum yeri olan Avusturya’da sinemadan tamamen kopuk fotoğrafa bağlı bir hayat yaşayan aktör, 1990'ların başlarında neredeyse Hollywood tarafından tekrar keşfedildi. Yine filmlerde, dizilerde oynadı. Ama tek bir farkla: Artık gençliğindeki parlak jön rollerini değil, yaşını başını almış ağır karakterleri canlandırıyordu.
Özellikle korku ve bilim-kurgu dizileri yapımcılarının aranılan oyuncularından olan Turhan Bey, "Murder She Wrote", "Babylon-5", "The Visitor" ve "vr 5" gibi Batı’da çok popüler olan ancak bizde pek tanınmayan dizilerde önemli roller üstlendi. Hatta kült dizi Babylon 5′te iki bölümde “Centauri İmparatoru Turhan” olarak rol aldı. Bu rolüyle konuk oyuncu dalında Emmy’ye aday oldu. Yine bu dönemlerde korku sinemasının yüz yılı üzerine hazırlanmış bir belgeselde de anlatıcı olarak rol aldı.
Oynadığı filmlerle de dizilerle de kendine muazzam bir hayran kitlesi yarattı. Öyle ki içimizden biri olan ama pek de tanımadığımız bu yakışıklı jöne bizden daha fazla sahip çıkarak kendi kültürlerine mâl eden Avusturyalılar, Kasım 2002'de gerçekleştirdikleri 40. Viyana Bienali'nde sanatçının onuruna özel bir gösteri düzenlediler. Bu gösteride aktörün en iyi çalışmalarından örneklerle "Turan Bey" adlı 41 dakikalık bir belgesel hazırlatan bienal komitesi, filmde ayrıca onunla yapılmış özel bir söyleşiye de yer verdi.
Yıllarını sanatın farklı dallarından sinema ve fotoğrafa veren Turhan Bey Türk sinemasında oynadığı filmleri olmasa da bizim övünç kaynağımızdır. Hollywood’da Türk adını başarılı bir şekilde temsil etmiş ve ardından gelenlere bayrağı yükseklerde temsil etmiştir.
30 Eylül 2012 tarihinde 90 yaşında iken Viyana’da hayata gözlerini yuman Parkinson hastası Turhan Bey’in naaşı isteği üzerine yakılmıştır.





0 yorum:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

Wikipedia

Arama sonuçları

Translate

AddThis