Medya deyince insanların aklına ilk gelen televizyon ve
gazeteler olsa da, medya insanların bilinçlenmesini ve olaylar hakkında bilgi
edinmesini sağlayan bir araçtır. Bu kavram en geniş anlamıyla;” Çok kişiye
ulaşabilen her türden yazılı, sözlü, görsel metin ve imgeleri (kitaplar,
gazeteler, dergiler, broşürler, billboardlar, radyo, film, televizyon, internet
gibi) içeren geniş bir iletişim araçları yelpazesidir.”
Medya Okuryazarlığı
nedir?
Medya Okuryazarlığı terimi İngilizce “media literacy”
sözcüğünden dilimize çevrildi. Genel anlamda; yazılı ve yazılı olmayan, büyük
çeşitlilik gösteren formatlardaki (gazete, kitap, dergi, televizyon, video,
sinema, reklamlar, İnternet, cep telefonu v.s.) mesajlara ulaşma, bunları
çözümleme, değerlendirme ve iletme yeteneği kazanabilmek olarak
tanımlanmaktadır.
Medya
okuryazarlığı dersinin amacı nedir?
Medyanın ilettiği mesajların doğru algılanması, bu
mesajların eleştirel bir bakış açısıyla gözden geçirilmesi, mesajı gönderenlerin
kendi düşüncelerini empoze etme gayreti içinde olabileceklerinin
değerlendirilmesi, gerçek ve gerçek olmayan ayrımının yapılabilmesi gibi
hedefleri içermektedir. Yani medya okuryazarlığı, kaynağı her ne olursa olsun,
gelen bilgiyi değerlendirip onu yerli yerinde kullanabilen bireyler olmayı ve
böyle bireyler yetiştirmeyi hedeflemektedir.
Medya Okuryazarlığı
modelleri?
-James Potter’ın Bilişsel Medya Okuryazarlığı Modeli
-RickShepherd’inYapılandırmacı Medya Eğitimi Modeli
-J. FransicDavis’in Medya Eğitim Programlarının Teorik
Kökenleri
Medya Okuryazarlığı
hakkında RTÜK'ün yaptığı çalışmalar nelerdir?
* Radyo ve TV'de Türkçe kullanımı
* İlköğretim çağındaki çocukların televizyon izleme
alışkanlıkları araştırması
* Kadınların televizyon izleme eğilimlerinin araştırması
* Radyo dinleme eğilimleri araştırması
* Özürlülerin televizyon izleme/dinleme eğilimleri
araştırması
* Televizyon haberleri izleme eğilimleri araştırması
* Televizyon izleme eğilimleri araştırması
Türkiye’de Medya
okuryazarlığı:
2004 yılında Devlet Bakanlığı bünyesinde kurulan, ülkemizin
önde gelen kamu kurumlarının, sivil toplum örgütlerinin ve üniversitelerinin
temsil edildiği Şiddeti Önleme Platformunda, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu ilk
kez ilköğretim okullarında medya okuryazarlığı derslerinin okutulmasını
önermiştir. Üst Kurulun bu önerisi geniş kabul görmüştür.
2005 yılında Üniversitemiz tarafından Türkiye’de ilk kez
düzenlenen Uluslararası Medya Okuryazarlığı Konferansında Radyo ve Televizyon
Üst Kurulu medya okuryazarlığının neden gerekli olduğuna ilişkin resmi bir
bildiri sunmuştur.
Yapılan ön hazırlık çalışmaları sonucunda, Medya
Okuryazarlığı konusundaki çalışmaları yürütmek üzere; Radyo ve Televizyon Üst
Kurulu Uzmanları ve Ankara Üniversitesi, Gazi Üniversitesi ve Selçuk
Üniversitesinden akademisyenlerin de katılımıyla bir komisyon oluşturulmuştur.
Komisyon çalışmalarında, özellikle ABD ve Avrupa’daki örnekler incelenmiş,
konuya ilişkin yurtiçi ve yurtdışı kaynaklı makaleler ve diğer çalışmalar
detaylı bir biçimde değerlendirilmiştir.
“İlköğretim Seçmeli Medya Okuryazarlığı Dersi Öğretim
Programı” 31.08.2006 tarihinde MEB Talim ve Terbiye Kurulunda görüşülerek kabul
edilmiştir.
Neden Medya
Okuryazarlığı dersi?
Yapılan araştırmalar görsel, işitsel ve yazılı medya
karşısında savunmasız bir alıcı durumunda bulunan çocukların, ilköğretimden
başlayarak medya karşısında bilinçlendirilmesinin gerekliliğini ortaya
koymaktadır. Böylelikle öğrenci; medya karşısında pasif bir alıcı olmak yerine,
medyaya uyabilecek, medyayı okuyabilecek, medyanın dilini çözebilecek, bilinç
düzeyine ulaşarak iletişim olgusunda aktif bir birey olarak yer alabilecektir.
Öğrenciler; medyayı ve medya ürünlerini akıl süzgecinden
geçirmenin ve bilinçli bir izleyici olmanın önemini kavramalıdırlar.
Öğrenciler medya mesajlarının kim tarafından ve hangi amaçla
kurgulanarak kendilerine ulaştığını değerlendirebilecek konuma gelmelidirler.
Öğrenciler medya ürünlerinin büyük bir dikkatle oluşturulmuş
yapımlar olduğunu bilmelidir
Medya kuruluşlarının ticari bir faaliyet yürüttüğü ve bu
işin öncelikle ekonomik kaygılarla yapıldığının öğrenciler tarafından
anlaşılması sağlanmalıdır.
Medyadan gelen mesajları, öğrencilerin, kendi aralarında ve
mümkün olduğu kadar da aileleri ile tartışabilmeleri ve kendileri için ne anlam
ifade ettiğini konuşabilmeleri ve paylaşabilmeleri sağlanmalıdır.
Prof. Dr. Melda
Cinman Şimşek: “Bu tür bir dersi
iletişimciler vermelidir ve tüm yurttaşlara seçmeli değil, zorunlu olarak
okumalıdır. Medya kamuoyunu yönlendirir. Bunu daima doğru şekilde yapmaz.
Çıkarlar vardır: Patronların, gazetecilerin, hükümetin, reklam verenlerin,
sponsorların vs vs... Bu çıkarlar doğrultusunda kamuoyu yönlendirilir ve
yanıltılır. Halk aptallaştırılabilir. Akıllı olmak ve analiz edebilmek, doğruyu
bulabilmek için, medya ardındaki hesapları görmesi, cümlelerin gerisindeki
anlamı anlaması, nedensellik bağlantılarını algılaması, doğru ile eğriyi ayırt
etmesi lazım. Bunu medya okuryazarlığı sağlar. Biz, bu dersi İletişimcilerin
vermesini istedik. Ancak önümüze pedagojik formasyon engeli çıktı. Bu ders Eğitim
fakültelerinde var. Ben dekanken, bu fakültelerden kendimize eleman almayı
teklif ettim ama o da olmuyormuş; çünkü o zaman onlar da İletişim Fakültesi
hocası sıfatını kazanacaklardı. M.Ü. Atatürk Eğitim Fakültesi, bizim
öğrencilere eğitim veremeyeceklerini bildirdi. Kapasiteleri yetmiyormuş.
Dolayısıyla, iletişimciler bu dersi verme hakkına kavuşamadılar. İletişimcilere
iş imkânı sağlamak açısından da bizde meseleye çok sıcak baktık. İki sene
evvelki Dekanlar toplantısında, Milli Eğitim Bakanlığı temsilcisi hiç umut
vermemişti. Belki durum değişir ama, şahsen pek umutlu değilim.“
Prof. Dr. Nurçay Türkoğlu: “Biz Türkiye’deki
iletişim akademisyenleri, toplumumuzdaki kitle iletişim/medya ortamının iyileştirilmesine
katkıda bulunmak amacıyla, 2005 yılında geniş kapsamlı bir `medya
okuryazarlığı` konferansı düzenledik. Bu konferanstaki en önemli vurgu; `bilgi
edinme ve edinilen bilgiyi kullanma hakkının, temel yurttaşlık hakkı`
olduğudur. Kitle iletişim araçları, bu hakkın gerçekleştirilmesi için
vazgeçilmez kaynaklardır. Gazeteler, dergiler, radyo, televizyon, sinema ve
internet, hızla gelişen teknolojiden yararlanırken, yurttaşların da yeni bir
kavram olan `medya okuryazarlığı` ile tanışması gerekiyordu. Bu amaçla, Marmara
Üniversitesi İletişim Fakültesi`nde 23-25 Mayıs 2005 günlerinde akademik
konferans ve bir dizi etkinlikle `medya okuryazarlığı` konusunu ele aldık. ABD
ve KKTC dâhil, 17 üniversiteden 45 akademisyen, yaklaşık 30 bildiri hazırlayıp
sundu. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, RTÜK ve ILAD(İletişim Araştırmaları
Derneği) kurumsal olarak destek verdiler. Amacımız bir
kamuoyu duyarlılığı yaratmaktı ve sanırım kısmen de olsa bunu başarabildik.
Sonuç
olarak, 1970`lerde feminizmin sloganı olan `feminizm herkese lazımdır-erkekler
hariç değil` sözünü medya okuryazarlığı için hatırlatmak istiyorum: Medya
okuryazarlığı herkese lazımdır-medya hariç değil!”
Kısaca sonuca bağlamak gerekir ise; yıllarca medya eğitimi
gören iletişim mezunlarının bu dersi verebilmeleri için önlerine
“formasyon” zorunluluğu
konulmuştur. Yeni nesle televizyon ve
bilumum iletişim araçlarını gerektiği gibi kullanma bilincini yerleştirecek
olan iletişimciler hala bu durumun kavgasını vermektedirler. Türk televizyonlarında yayınlanan programlar
her ne kadar RTÜK tarafından denetlense de gelişme çağındaki çocukları olumsuz
yönde etkilediği kaçınılmaz bir gerçek. Saatlerce evlilik programlarına
kitlenilen, senaryo gereği ölen oyuncu
arkasında cenaze namazı kılıp, gazetelere ilanlar verdirilen bir ülkede
yaşıyoruz ne yazık ki. Seçmeli ders
olarak ilkokullarda okutulan Medya Okuryazarlığı dersi oldukça önemlidir ve
kesinlikle işinin ehli kişilerce verilmelidir.
Sonuç olarak,
öğrenciye bu dersle Medya Okuryazarı olmanın izlenilen, görülen, dinlenen,
okunan şeyler hakkında sorular sorarak eleştirel bakış açısı kazanmak demek
olduğu anlatılmalıdır.
0 yorum:
Yorum Gönder