Her günün özel ve ayrı bir anlamı var elbette. Birçok özel gün var aslında örnek verebileceğimiz. Mesela; “Yılbaşı, Sevgililer Günü, Dünya Kadınlar Günü” filan derken kan kaybeden lakin hala ayakta dimdik durmaya çalışan Dünya Tiyatrolar Günü geldi çattı. Öğrenci odaklı haberler yapmamızın yanında sosyal sorumluluğumuzu da unutmamak adına bu özel günü sizlerle irdelemek istedik. Dergimizin bu ayki sayısında bu özel günü ve nasıl ortaya çıktığına birlikte bakacağız efendim.
Her yıl mart ayının 27 sinde kutlanan bu gün, insanlar arasında pek bilinmese de bize göre çok önemlidir. Öyle ki, Mustafa Kemal Atatürk tiyatro için, “Bir memleketin kültür seviyesinin aynasıdır” demiştir.
Gelin birçoğumuz tarafından bilinen tiyatronun doğuş hikâyesine bir kez daha göz atalım. Tiyatro: Bir sahnede, seyirciler önünde oyuncuların temsil etmesi maksadıyla yazılmış edebi eserdir. Yunanca “Theatron” (seyirlik yeri) dan doğmuştur. Bu sanat dalı sadece dinlenmek ve okunmak için yazılmamıştır. Tiyatro aynı zamanda sahnelenen tek edebi eserdir.
Nasıl ortaya çıktığını biliyoruz peki bu gün neden her yıl “27 Mart” günü kutlanıyor gelin bir de buna bir bakalım.
Dünya Tiyatro Günü 1961’de Uluslararası Tiyatrolar Birliği tarafından ilan edilmiştir. Her yıl 27 Mart günü dünya çapında tiyatro grupları tarafından kutlanmaktadır. Pek çok ulusal ve uluslararası etkinlik kutlamalarda yer almaktadır. En önemli etkinliklerden biri, dünya çapında başarı kazanmış bir tiyatro oyuncusu, yönetmeni veya yazarın yazdığı evrensel bildirgedir. İlk bildirge 1962’de Jean Cocteau (Fransa) tarafından yazılmıştır. Ülkemizde ise tiyatro ile ilgili ilk ulusal bildiriyi, yaşamını Türk tiyatrosuna içtenlikle adamış olan Muhsin Ertuğrul yazmıştır.
Tiyatro öldü diyenlere inat…
Her yıl bir tiyatro sanatçısının kalem aldığı bildiriyi geçen yıl ünlü oyuncu ve sunucu Kenan Işık yazmıştır. “Tiyatro öldü“ diyenlere yazdığı bildiri ile yanıt veren Işık; “Eğer öyle ise, gerçekten de iddia edildiği gibi öldüyse tiyatro, bugün Dünya Tiyatro gününü kutlamak yerine yasını tutalım tiyatronun… Oyunları seyretmekten vazgeçip alalım kazmaları, kürekleri elimize ve bir mezar kazalım tiyatroya, şöyle görkemli, geçmişine yakışır bir anıt mezar…” diyerek insanların umursamazlığına tepki göstermiştir.
Tiyatro yaşamın bir parçasıdır. Konusu bakımından harekete, konuşmaya, bazen de müziğe yer verilir. Bu nedenle tiyatro güzel sanatların en ilgi çekici kollarından biridir ve bir meslek haline gelmiştir.
“Tiyatro ile uğraşmak demek dünyanın ortasında duruyor olmak demek”
Tiyatro sanatçısı sahnede devleşir, yazar ya da şair gibi duygularını yazıya dökmek yerine kişilerin gözleri önüne serer. İçine büründüğü karakteri yaşar, eğer yaşamazsa, eğer o rolün içine giremezse seyirci anlar. Çünkü tiyatro sinema gibi değildir. Her sahne birkaç defadan fazla tekrarlanamaz. Yapılan bir hata direk seyirci karşısında yapılır. Kurgusu, montajı yoktur. Bu yüzden Tiyatro = Hayat’ tır. Repliğini unuttun mu ara verip tekrar motor diyecek bir yönetmen yoktur. O sahnede yeri gelip bir orduyla da çıksan tek başınasındır. Tiyatro aynı zamanda “Kuralsız ya da belirli kurallar dâhilinde delirme sanatıdır.”
Usta tiyatrocu Yıldız Kenter tiyatro için; “Tiyatro ile uğraşmak demek dünyanın ortasında duruyor olmak demek… İnsanlar, insanlar, insanlar... Değişik çizgilerde, değişik karakterlerde, değişik dillerde, değişik ırklarda… Ama ben öyle bir yerdeyim ki, dünyanın en demokratik pencereleri var bulunduğum yerde…” demiştir.
Her tiyatro biletini aldığınızda, müzikçisinden ışıkçısına, sahne amirinden dramaturguna, afişçisinden dekorcusuna, yazarından yönetmenine, kadar her bir öğeyi cebinize sığdırabileceğinizi görürsünüz.
Tiyatro bir duygudur, düşüncedir ve histir. Tiyatroyu sahneyle bitti sananlar yanılırlar. Tiyatrocu herhangi bir görüntüyü alır ve onu bir öyküye çevirebilir, bir dekordan (mesela bir tek sandalyeden) koca bir oyun çıkarabilir. Tiyatrocu polise yalan söyleyen suçlu, öğretmenini kandıran öğrenciden politikacıya kadar her şey olabilir. Önemli olan hissetmektir, hissettirmektir. Sahne, dekor ya da senaryo tamamen yan hadiselerdir.
“Tiyatro, sosyolojinin sahne hâlidir”
Yine usta oyunculardan Haluk Bilginer tiyatro hakkında; "Tiyatro kalıcı değildir suya yazı yazmak gibidir derler ya ben de tam tersini söylüyorum, en kalıcısıdır. Yani elinde somut bir şey yoktur resim gibi, film gibi ama anı vardır anı. 30 yıl bile unutmazsınız. İlk öpüşmenizi unutmanız mümkün mü? Fotoğrafı var mı yanınızda ilk öpüşmenizin? Yok. Peki, neden unutmuyorsunuz çünkü bir anıdır sizin için. Tiyatro da böyledir. Tiyatro bunu yapabildiği zaman ne mutlu tiyatrocuya da seyirciye de. Belki diğer sanat dalları gibi elinizde somut bir şey yoktur ama daha insanca bir şey vardır. Anı vardır. Bu 30-40-50 yıl gitmez kafanızdan. “demiştir.
Yine tiyatro için yazılan en güzel yorumlardan biri; "Ayakkabıcının zanaatının temeli ayağı vurmayan bir ayakkabı yapmaktır. Tiyatro zanaatının temeli de çok somut ögelerle, seyirciyle birlikte isleyen bir ilişki kurmaktır." (acik kapi, peter brook, yky, 2004, s.55)
Yaşayan bir efsane olan tiyatro, sosyolojinin sahne hâlidir. İnsanı insan yapan düşünme eylemine iter sunduklarıyla. Ne mutlu ki bize ülkemizde bu işi layıkıyla yapan birçok usta sanatçı var. Onlar sahne işçileri. Gecesini gündüzüne katıp bize daha iyi şeyler sergilemek için uğraşan büyük tiyatro ustaları.
Tüm tiyatro emekçilerinin ve bu mesleğe gönül verenlerin Dünya Tiyatrolar Günü kutlu olsun.
Tiyatrolar yaşasın, perdeler hiç kapanmasın…
0 yorum:
Yorum Gönder